“Angelikan-siyonist-ateist şeytani şer cephesi“nin; Kur’an, İslam ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) düşmanlığı, her geçen gün artmaktadır ve artmaya devam edecektir.”Eceli gelen köpek mescit duvarına işermiş.” “Sonsuz Yüce“nin, insanlığa en son uyarısı olan son kitap Kur’an, bize bu kudurmuş-şeytani saldırganlıkların haberini; bugün vahyedilmiş gibi mucizevi bir şekilde haber vermektedir ve şöyle bildirmektedir:
“…Onlar(İslam düşmanları) gittikçe ‘taşkınlık’ ve ‘nefretleri’ni artırırlar”[Mülk(67)/21]
Bozulmuş ve eskimiş olan; şeytani karıştırmalar içeren Hristiyanlığın, en şeytani-siyonist versiyonu olan Angelikan mezhep bozuntularının, İslam düşmanlığında hiçbir sınır yoktur. Bu mezhep, mezhep bile olamayacak derecede uydurma ve şeytani öğretiler içeren; “Yaklaşan Saat”te kullanılmak üzere uyarlanmış; İblis tarafından kullanılan bir güç odağıdır. İblis’in yeminli planında yer alan ve Deccal’e destek çıkacak olan önemli bir güç potansiyelidir.
Bugün, Kur’an yakan, Peygamberimize düşmanlıkta sınır tanımayan bu adamların topu, “vahiy” alır! Ta Pavlos’tan başlayarak; tüm bu papaz bozuntuları, ABD başkan ve başkan adaylarına kadar “vahiy” almayan yoktur. İşlerini, zulümlerini hep “vahiy“le ve güya insanlık adına işlerler. “Vahiy“le Irak‘a saldırırlar, “vahiy“le Afganistan‘da taş üstünde taş bırakmazlar. “Vahiy“le küresel cinayetler ve katliamlar icra ederler. “Vahiy“le “küresel dünya devletini” adım adım inşa etmeye çalışırlar.
Evet, biz de bütün bu Hristiyan bozuntularının vahiy aldıklarına inanıyoruz. Vahiy alıyorlar ama kimden? Hiç şüpheniz olmasın bu “kibir adamları”, İblis ve “onun adamları”ndan “vahiy” almaktadırlar; almaya da devam edeceklerdir. Şimdi gelin de “şeytani vahiy“den beslenen bu adamların, akıl dışı-insanlık dışı eylemlerinin arka planına bir göz atalım:
1) 11 Eylül’de kulelere vurulmasının, İslam‘la hiçbir ilgisi yoktur. Hala bunu anlamayanlar varsa; ya ahmaktırlar, ya da bu işi yapanların amaçlarına hizmet etmektedirler. Bu operasyon, Ladin gibi “Küresel İstihbarat Örgütleri“nin oyuncağı olmuş hastalıklı; şeytani vahye açık adamların boyunu aşar. Bu işi ancak, çağın teknolojisinin de ötesinde güç kullanabilen; insanların gözüne bakarak numaralar çevirebilen bir “gizli derin güç” başarabilir. Bu olayı, kim kullanarak küresel saldırılar düzenlediyse; odur eli kanlı olan.
İşte bu “Küresel Derin Güç”, dünyayı ve yeraltı kaynaklarını tamamen kontrol etmek için, 11 Eylül işaret fişeğiyle harekete geçmiştir. Bunun delillerini, Yaklaşan Saat‘in haber sayfalarında bile rahatlıkla bulabilirsiniz.
2) Dünyadaki sözde İslami radikal hareketlerin, İslam’la hiçbir ilgisi yoktur. Radikallik, İslam dışı bir hastalıktır. Kur’an‘ın üstüne basarak “kendi tekillikleri“ni, din diye pazarlayanların büyük çoğunluğu, “Küresel Örgütler” tarafından ihdas edilmiş ve kullanılmaktadır. Bu kendi mantıklarını ilahlaştırarak İslam diye yaftalayan ve radikal Hristiyanlar gibi şeytan dostlarından vahiy alan radikal liderler, yönlendirilmek için “ideal adamlar“dır. Bu “İslamcı yaftası”nı taşıyan radikal eylemlerin üç önemli faydası vardır “Küresel Güçler”e..
a) Temelinde zulme baş kaldırma gibi haklı nedenlere dayansa da; sonuç olarak İslam‘ı çirkin göstermenin bir aracı olarak kullanılmaktadır. İnsanlığın önemli bir kısmı, bu eylemleri insanlık dışı bulduğu gibi; bir takım şer cephesinin papazları, hahamları ve ateistleri, kinlerini kusmak için bu olayları bir vesile saymaktadırlar. İslam’a bu yolla vurulan darbeyi, hiçbir şey telafi edemez.
b) Küresel Güçler, kendi toplumlarını, “korku salarak” yönlendiriyorlar. İçeride ve dış dünyadaki amaçlarını gerçekleştirmek için; kendilerinin ihdas ettiği bu “sanal korku”dan yararlanıyorlar. Türkiye’de yıllardan beridir iç sistemi kontrol etmek için ihdas edilen ve kullanılan “irtica korkusu” da, aynı Okyanus-Ötesi Güc’ün “Türkiye’yi kontrol” yöntemi olarak bugüne kadar kullanılagelmiştir.
c) Küresel Derin Güç, bu İslamcı radikalleri kullanarak, dünyanın yeraltı-yerüstü kaynaklarını ele geçirmekte ve kontrol etmektedir. Bu hastalıklı radikaller olmasaydı, Irak ve Afganistan hangi gerekçeyle işgal edilecekti? Filistin işgali bu korkulara dayandırılmıyor mu? Mısır, Suudi Krallığı, Körfez Arapları, Orta-Doğu ve hatta Uzak-Doğu, bu korkulara dayanarak kontrol altında tutulmuyor mu?
“Radikal İslamcılık”ın, “Küresel Derin Güç”ün “basit bir aleti ve oyuncağı” olduğunu anlamayan ahmaklara; Kur’an‘ı okumaya tahammül edemeyen ve O’nu yakmayı düşünecek kadar şeytanların elinde oyuncak olan papazlara ne diyebiliriz! Ancak şunu diyebiliriz:
Biz, eşi, benzeri ve çocuğu olmayan, Sonsuz Yüce ve zamanı geldiğinde düşmanlarını kahredecek olan Allah’a teslim olmuşlarız. Biz, tüm peygamberleri ve Peygamberimiz(sav)in habercisi olan; onun ümmeti olma şerefiyle; elinde Kur’an‘la dünyaya gelecek ve tüm yalancı deccalleri, hayalci-vizyoncu sapıkları, cin-insan şeytanlarını; Allah’ın gücüyle kahredecek olan “Allah’ın kelimesi İsa”yı da tasdik ediyoruz. Kahrolsun yalancılar! Kahrolsun şeytan dostları! Kahrolsun İblis’in Planı’na hizmet edenler!